18 Temmuz 2008 Cuma

BÖBREK TÜMÖRLERİ

Yetişkin kanserlerinin yaklaşık % 3' ünden böbrek tümörleri sorumludur. Böbrek tümörleri en sık 50- 60 yaşlarında oluşur, erkek kadın oranı 1.5/1' dir. Renal hücreli karsinoma (renal adenokarsinoma)’ nın tüm primer renal neoplazmların % 85’ini meydana getirmektedir. Böbrek tümörlerinin nedeni bilinmemekle beraber çevresel etkiler, diyet, hormonlar, kromozomal anomalilerin ve onkojenlerin etkilerini kapsayan çeşitli varsayımlar mevcuttur. Saptanan tek risk faktörü sigaradır. Sigara içenlerde risk en az iki kat fazladır. Böbrek tümörleri herhangi bir rahatsızlık veya ağrı yapmadan çok büyüyebilirler. Makroskopik hematüri (idrarda kan görülmesi), yan ağrısı, ele gelen kitle üçlemesi, hastaların sadece % 10-15' inde görülür ve sıklıkla ilerlemiş hastalık belirtisidir. Bazen ise başka nedenlerle yapılan tetkikler sırasında böbrekteki tümör görülebilir. Bu tip kanserlere rastlantısal kanser adı verilir ve bunların tedavileri diğerlerine göre daha başarılıdır. Hastaların üçte birinde ilk başvuruda uzak organ tutulumu mevcut olup, en çok akciğer tutulumu görülür. Böbrek kitlelerinin tanısında pek çok yardımcı teknik bulunmasına karşın Bilgisayarlı Tomografi (BT) en önemli tanı yöntemi olmaya devam etmektedir. Ultrasonografi (USG) solid ve kistik böbrek kitlelerinin tanısında oldukça etkilidir ve ilk tanı yöntemi olarak kullanılır.
Böbrek tümöründe cerrahi esas tedaviyi oluşturur. Hastalığın erken evrede yakalanıp, tümörün radikal nefrektomi (Hedef tümörün ve çevredeki geniş normal dokunun çıkartılması) veya nefron koruyucu cerrahiyle (tümörlü alanın sınırlı çıkarılması) çıkartılması ilk planda tercih edilen ve en etkili tedavi yöntemidir. Uzak tutulum veya lokal ileri evre hastalığın tedavisi oldukça zordur ve çok az sayıdaki hastalarda sonuç alınabilmektedir. Büyük üst pol tümörleri yada 7 cm'yi aşan tümörler hariç, rutin adrenalektomi önerilmemektedir. Lenfadenektomi ise evreleme amaçlı olarak perihilar doku ile sınırlı kalmalıdır. Embolizasyon makroskopik hematürisi olan ve cerrahi tedavi için uygun olmayan hastalarda ve büyük paravertebral metastazı olan vakalarda cerrahiden önce uygulanabilir.
Nefron koruyucu cerrahi ise, anatomik yada fonksiyonel tek böbreği olan hastalarda, yada böbreklerinden birinde lokalize küçük çaplı tümörü (4 cm'den küçük soliter tümörler) bulunan olgularda seçilmektedir. Tümör çapı artmış olgularda nefron koruyucu cerrahi yapılırsa, artan intrarenal nüks açısından yakın takip edilmelidirler. Laparoskopik radikal nefrektomi ise düşük morbiditesi ve lokalize tümörlerde benzer tümör kontrol oranları ile belli merkezlerde yapılmaktadır.
Böbrek tümörleri erken teşhis edildiklerinde tedavi şansları yüksek olan kanserlerdendir. Düzenli check-up, idrarında kan gören hastaların vakit kaybetmeden bir ürologa başvurması erken tanı konulmasında önemlidir.

Hiç yorum yok:

Kemotörapatik İlaç Sisplatin Erkek İnfertilitesine Yol Açıyor
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji ABD tarafından yapılan çalışmada kemoterapi tedavilerinde oldukça sık kullanılan sisplatinin Y kromozomunda bulunan testise özgü protein üzerindeki etkisi araştırıldı. Urology dergisinde çıkan makalede Prof.Dr.Türkeri ve ark. sıçanlar üzerinde yaptıkları deneysel çalışmada, kontrol grubuna kıyasla sisplatin alan deneklerde belirtilen protein ekspresyonunun azalmış olarak bulunduğu ve bunun da erkek infertilitesi için başka bir mekanizma olabileceği belirtildi