29 Eylül 2008 Pazartesi

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU

Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu üretrit-sistit ve pyelonefrit olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Genellikle kız çocuklarında daha sık görülmekle birlikte, 1 yaşından küçük çocuklarda erkeklerde daha sıktır. Anne sütünün ve sünnetin idrar yolu enfeksiyonundan çocukları koruyucu etkisi vardır. Çocuklarda en önemli risk faktörleri arasında yaş ve cinsiyet ile birlikte işeme bozukluğu, bağışıklık sisteminin baskılanması, altta yatan anatomik bozukluklar ve vezikoüreteral reflü (VUR) bulunmaktadır. Alt üriner sistem enfeksiyonlarının belirtileri bebeklerde huzursuzluk, iştahsızlık, emmeme yada kilo kaybı iken, daha büyük çocuklarda karın ağrısı, idrarda yanma, ani sıkışma, idrar kaçırma, sık sık idrara çıkma ve idrar yaptıktan sonra idrar hissetmedir. Pyelonefrit geçiren çocuklarda ise bu şikayetlerin bir kısmı ile birlikte ateş, yan ağrısı ve bazen de çok ağır bir tablo olan sepsis oluşabilir. Tanıda idrar tahlili, idrar kültürü, üriner sistem ultrasonografisi ve gerekli durumlarda voiding sistoüretrografi (VCUG) ile DMSA sintigrafi kullanılır. Tedavide ise ateşi olmayan sadece basit idrar yolu enfeksiyonu geçiren hastalarda amoksisilin, nitrofurantoin, sefalosporin yada trimetoprim-sülfometaksazol kullanılabilir. Pyelonefrit tedavisinde ise genel duruma göre oral yada parenteral tedavi kullanılır. Daha küçük çocuklarda ise hastaneye yatırılarak tedavisi uygundur. Profilaksi tedavisinde (koruma) ise TMP-SMX 2 mg/kg/gün ya da nitrofurantoin 2 g/kg/gün dozunda verilebilir. Çocukluk çağı idrar yolu enfeksiyonları oldukça önemli enfeksiyonlardır. Enfeksiyon tedavi edildikten sonra enfeksiyonun sebebi mutlaka araştırılmalıdır. Altta yatan anatomik problem, vezikoüreteral reflü ve işeme disfonksiyonu olup olmadığı bakılması gereken önemli hastalıklardır.

27 Eylül 2008 Cumartesi

ÇOCUKLARDA ÜRİNER SİSTEM TAŞLARI

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Pediyatri Kliniği doktorlarından Acar ve ark.'nın World Journal of Urology dergisinde yayınlanacak olan makalesinde üriner sistem taşı olan çocuklarda olası risk faktörleri araştırıldı. Ortalama yaşı 8.8 yıl olan 62 nefrolitiyazis hastasının değerlendirildiği çalışmada 25 hastada (40%) hiperkalsiüri saptanırken, bu hastaların da 15'inde karın yada böğür ağrısı ve 7'sinde makroskopik hematüri, üçünde dizüri saptandı. Hipositratüri ise ikinci en sık görülen bulgu idi. Hastalarda tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ile hiperkalsiüri arasında doğrudan ilişki olduğu görülürken idrar sitrat atılımı ile ise ters ilişki görüldü. Acar ve ark. üriner sistem taşı olan çocuklarda metabolik taramanın mutlaka gerekli olduğunu vurguladılar.

3 Eylül 2008 Çarşamba

BÖBREK VE ÜRETER TAŞLARI

Ülkemizde, üriner sistem taşları beslenme ve yaşam koşulları ile kalıtsal nedenlerle görülme oranı oldukça fazladır Çoğunlukla kendini şiddetli bel ve karın ağrıları, idrarda yanma ve idrarda kan görülmesi ile belli ederse de, bazı olgularda uzun süre sessiz kalarak böbrek hasarına ve böbreğin kaybedilmesine kadar giden sonuçlara neden olabilmektedir. Bu yüzden ailesinde taş hastalığı olan ve daha önce taş düşürmüş hastalarda hekimin tavsiyesine göre 6-12 aylık aralıklarla idrar tahlili, röntgen, ultrason ve ilaçlı böbrek filmi ile kontrolden geçmeleri önerilmektedir.
Böbrek taşlarının tedavisinde vücut dışından taşa gönderilen şok dalgalarıyla taşı kırılması yöntemiyle (ESWL) son yıllarda oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Şok dalgasının kıramayacağı kadar büyük taşlar genel anestezi ile ciltten 5 milimetrelik delik açılarak kırılmakta ve bu delikten dışarı alınmaktadır. Bu yönteme perkütan böbrek taşı kırma (PCNL) tedavisi adı verilmektedir.
Üreter, yani, böbrek ile mesane arasındaki yaklaşık 20 cm uzunluğunda ve 5 mm çapındaki idrar iletim borucuğuna düşmüş ve idrar geçişini engelleyip, böbreğin idrarla dolup şişmesine yol açan taşlar ise endoskop cihazı (ureterorenoskop) ile görüntülenip üzerine titreşim/darbe uygulanarak tedavi edilmektedir.
Yukarda sözü edilen yöntemlerin hiçbirisi başarılı olmaması durumunda açık cerrahi uygulanmaktadır
(Op.Dr.Orhun Sinanoğlu'na teşekkür ederiz)
Kemotörapatik İlaç Sisplatin Erkek İnfertilitesine Yol Açıyor
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji ABD tarafından yapılan çalışmada kemoterapi tedavilerinde oldukça sık kullanılan sisplatinin Y kromozomunda bulunan testise özgü protein üzerindeki etkisi araştırıldı. Urology dergisinde çıkan makalede Prof.Dr.Türkeri ve ark. sıçanlar üzerinde yaptıkları deneysel çalışmada, kontrol grubuna kıyasla sisplatin alan deneklerde belirtilen protein ekspresyonunun azalmış olarak bulunduğu ve bunun da erkek infertilitesi için başka bir mekanizma olabileceği belirtildi